“İŞ”TE BİZİ BEKLEYEN GELECEK

Dünya dönüyor ve her şey dönüşüyor. Hem de hızına nasıl yetişeceğimizi düşündürür bir düzeyde! İnsanlığı hayrete düşüren icatlar yok artık ama icat edilenler üzerine her gün konulan yenilikler, yaşamdaki değişimi inanılmaz bir düzeye taşıdı. Bundan 30 yıl önce izlediğimiz bilim kurgu filmlerinde “Olabilir mi?” dediğimiz her şey, şimdi olağan durumda. Yapay Zeka filmini bir zamanlar saçma ve abartılı bulanlar dikkat; o filmin yapım yılı 2001. Yani aslında yalnızca 19 yıl öncesine dayanıyor ve baktığınızda bu kadar yakın zaman öncesine kadar bırakın yapay zekayı akıllı cihazlar bile hayatımızda yoktu.

Önce telefonların bu denli küçülmesine ve cebimize girmesine, sonra çok net fotoğraf çekebilmelerine alıştık. Ardından bu telefonlar giderek bilgisayar özelliği kazandı ve yeni yeni özellikler her geçen gün cebimize kadar girmeye başladı. Mail alıp göndermeye başladık, sosyal medya yaygınlaşmaya başladıkça da kullandığımız cihazın işletim sistemine uygun uygulamalarla iş ve sosyal yaşamımızın bir parçası haline getirdik. İnternetin hızlanması ve yaygınlaşması, ticaretin global anlamda gelişmesini, bu da hem tüketim kültürünün değişmesini hem de yeni iş modellerinin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. Ve işte bu yeni iş modellerinde yapay zekanın, gelişen bilişim teknolojilerinin etkisi oldukça büyük. Artık yalnızca mail alıp göndermekle kalmıyor, dünyanın diğer ucuyla görüntülü görüşmeler yapabiliyoruz. Bu da pek çok sektörde ofis ihtiyacını ortadan kaldırıyor.

Peki, ofislerdeki dönüşüm nasıl gerçekleşiyor? Şöyle kısa bir tarihi yolculuk yapmanız bile yeterli. 20-30 yıl öncesinin ofislerini gözünüzün önüne bir getirin: Klasik ofis mobilyaları, masalar, rahatsız sandalyeler ve tabi masayı kaplayan masaüstü bilgisayarlar vardı. Bilgisayar öncesine gitmeye hiç gerek yok çünkü bu işi dramatize etmekten öteye gitmez. Müdür, müdür yardımcısı ve her birimin kendine ait odaları olmak zorundaydı. İş yaşamında sosyalleşmenin önemi arttıkça, takım çalışması, kolektif iş biçimleri geliştikçe müdürler odalarından çıktı ve ofisler kabak çiçeği misali açıldı. Açık ofis dönemi başladı. Bu ofislerde herkes birbirini görüyor, duyuyordu. Hala popüler bir ofis şekli olarak açık ofisleri pek çok şirketin merkezinde görebiliyoruz. Bilgisayarlar küçüldü, elde ve çantada taşınabilir boyuta geldi, masalarda alan açıldı.

Dönüşüm bununla kalmadı, internetin gelişmesi ve her yerde erişilebilir olması, çalışan sayısını azalttı. Düzeltelim: Ofiste çalışan sayısını azalttı. Özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde bir yerden bir yere yetişmek büyük bir problemken, gelişen teknolojiler trafiği bir problem olmaktan çıkarıyor. İnternetin olduğu her yer ofis olarak kullanılabilir konuma geliyor. Daha doğrusu internet olmasa bile her yer ofisleştirilebiliyor. Arabasında telekonferans yapanları siz de görmeye başladınız, öyle değil mi? Bu durum ofisleri değiştirmedi aslında, ofisleri taşıdı! Hem de beynimizin olduğu yere! Bugün giderek daha fazla kafe çalışanlara yönelik şekilde tasarlanıyor. Ücretsiz internet olanağı, cihazların şarj edilebildiği masa dizaynları artık özellikle kafe ve restoran zincirleri için olmazsa olmazlardan. Mobilya tasarımları buna göre gerçekleştirilirken, müzikten menüye, ışıklandırmadan oturum düzenine kadar her şey iş insanları düşünülerek oluşturuluyor, diyebiliriz. Çünkü “iş”te bizi bekleyen gelecek şu: Beynimiz ofisimiz olacak. Nerede olduğumuzun bir önemi kalmayacak. Bu senaryo tam olarak ne zaman gerçekleşir, her sektör için ofis kavramı ortadan kalkar mı bilemeyiz tabi, tartışmaya açık bir konu olduğu ortada…

Ve gelişmeler gösteriyor ki zaten değişen iş-özel yaşam dengesi kısa bir süre içerisinde tamamen sarsılabilir. Bugün ofisinden çıkanlar, yarın hiçbir şekilde çıkamayacakları bir ofis için hazırlık yapmaya başlasalar hiç de fena olmaz!